Vakfımız Hakkında
Binlerce yıllık medeniyet tarihimizin insanlığa insanlık adına ibret anıtları olan vakıflar; milletimizin adalet, yardımseverlik ve misafirperverlik kültürünün yaşayan kanıtlarıdır. Kimi zaman bir yetimin karnını doyuran aşevi, kimi zaman bir yolcunun bila-ücret sığınağı kimi zaman ise kimsesiz bir hastayı şefkatle saran şifa kurumu olarak karşımıza çıkan vakıflar, şanlı tarihimizin dinî, hukukî ve sosyal güzelliklerini ortaya koyan örnek müesseselerdir.
Kültür ve inancımızın insanı merkez alan anlayışının tüm çağlara meydan okuyan ve hiçbir zaman karşılık beklemeden sosyal dayanışma ve yardımlaşma esasını dikkate alan İslâm kültür ve medeniyetinin ana unsuru vakıf anlayışıdır. Zira vakıf, İlahi rızayı gözeterek insana hizmeti esas alan bir inancın ürünü ve meyvesidir.
Vakıf; bir malı belirli bir gaye için ‘alınıp-satılmaktan’ ebedî olarak alıkoymak, Allah yolunda vakfetmek ve gelirini kamu yararına harcamaktır. Bir kişi, mülkiyetine sahip olduğu menkul veya gayr-i menkul mallarından bir kısmını veya onların tamamını, Allah'ın (cc) rızasını kazanmak niyetiyle, halkın herhangi bir ihtiyacını gidermek üzere dinî veya içtimâî bir gayeye ebedi olarak tahsis ederse, malını vakfetmiş, yani bir vakıf müessesesi kurmuş olur.
Vakfın kaynağı doğrudan doğruya İslâm prensiplerine dayanır. Bu konuda vakfiyelerde de zikredilen ve yardımlaşmayı, dayanışmayı, infak etmeyi tavsiye eden ayetler, hadisler bizleri hayra ve Allah yolunda yine O’nun rızası için mallarımızı infak etmeye davet etmektedir.
İslâm’da ilk vakıf, Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) vakfettiği mallardır. Dört büyük halife başta olmak üzere diğer ashabın kurduğu birçok vakıf bulunmaktadır.
Medeniyet tarihimizde çok önemli bir yere sahip olan ve asırlar boyunca sosyal bünyemizde daima kaynaştırıcı ve birleştirici bir rol oynayan vakıflar, günümüzde de bu fonksiyonlarını sürdürmektedir. İslâm cemiyetinin siyasî ve iktisadî gelişimine paralel olarak vakıfları, İslam’ın intişar ettiği tüm ülkelerde görmek mümkündür. Mescitler, türbeler, tekkeler, medreseler, mektepler, köprüler, sulama kanalları, hastaneler, imaretler, kütüphaneler vs. gibi birçok dinî ve sosyal tesis, hep vakıflar sayesinde vücuda getirilmiştir. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında vakıfların yaptığı hizmetler doruğa ulaşmış, günümüzde sosyal devlet olmanın gereği sayılan eğitim, sağlık vb. alanlarda kamu ve sosyal devlet hizmetlerinin büyük bir çoğunluğu vakıflar eliyle yapılmıştır.
Bu çerçevede; Abdullah Çetin Faruki Hazretlerinin rehberliğinde, ‘Zahirî ve batınî ilimler üzerinde çalışmak, bu ilimlerdeki gelişmelere katkı sağlamak ve fertlerin bundan faydalanabilmesi için kültürel, ekonomik ve sosyal alanlarda çalışmalar yapmak amacıyla kurulan Vakfımız, 7 Mart 1994 ve 21870 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan mahkeme kararıyla Farukiye Vakfı olarak tescil edilmiştir.
Vakfımız; insanlarımızın gönül dünyalarını güzelleştirmek, ilmi, fikri ve ahlaki yönden gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla 1994 yılında kurulmuş ve kurulduğu günden bu güne kadar bu amaçlar doğrultusunda çeşitli alanlarda faaliyet göstermiştir. Ülkemiz genelinde gönüllülerle birlikte çeyrek asırdır hizmetlerini sürdüren vakfımız, her geçen gün daha çok insanımızın hayatına dokunmaya yönelik faaliyetlerini sürdürmektedir.
‘Yaradılanı, yaradandan ötürü seven’ anlayışı kendisine düstur edinen Vakfımız, kurulduğu günden bu güne ihtiyaç sahiplerine sunduğu destekle, verdiği burslarla, dini ve sosyal hayatımıza sunduğu katkılarla hizmet sunmaya devam etmektedir.
Bir vakfın en önemli sermayesi, hiç şüphesiz gönüllüleridir. Farukiye Vakfı da bu anlamda, vakfın hizmette ayrım gözetmeyen hizmet anlayışıyla, fedakâr ve samimi çok sayıda gönüllü sermayesine sahip olmuştur.
Bugün bizlere düşen görev, toplumun yararına kurulmuş, sosyal dayanışmayı sağlayan bu hayır müesseselerine ilgi göstermek, çevremizde vakıf anlayış ve şuurunu canlı tutmak, elimizden geldiği kadar bu güzel hizmetlere iştirak ederek yeni hizmet alanları açmayı teşvik etmektir.
Bu vesileyle kuruluşundan bu güne, bu hayır kervanına katkıda bulunmuş ve ahirete irtihal etmiş başta Vakfımızın kurucusu ve ilk başkanı Abdullah Çetin Faruki (k.s.) Hazretleri olmak üzere tüm büyüklerimize Allah’tan rahmet, hizmet yarışına devam eden kardeşlerimizin gayretlerinin artarak devam etmesi dileğiyle sağlık ve afiyetler dileriz.